DEPREM SONRASI BİLGİ KİRLİLİĞİ VE HALKIN YANILTILMASI: GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK ZORUNDAYIZv
Deprem, bir toplumun hayatını bir anda değiştiren, yıkıcı etkileriyle unutulmaz izler bırakan doğal afetlerin en sarsıcılarından biridir. 06 Şubat 2023’te yaşadığımız büyük depremde, ne yazık ki sadece binalar değil; umutlarımız, güvenimiz ve bazen de doğrular yıkıldı. Böyle zor bir süreçte en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri şeffaflık, doğru bilgi ve sağlıklı iletişimdir.
Ancak, deprem sonrasında yaşanan süreçte, ne yazık ki bilgi kirliliği ve kasıtlı yanıltmalarla karşı karşıya kaldık. Devletin şeffaf açıklamalar yapmasına ve muhtarları sürekli bilgilendirmesine rağmen, bazı kişi ve çevreler tarafından halk yanlış yönlendirilmeye devam ediyor. Özellikle rezerv alanlarına ilişkin önemli kararlar söz konusu olduğunda, mesnetsiz iddialar dolaşıma sokuluyor. “Tapu haklarına devlet el koyacak” gibi asılsız bilgilerle insanlar rezerv alanlarına müracaat etmekten korkutuluyor, bu da onların haklarını kullanamamasına yol açıyor.Bu tür yanlış ve kasıtlı söylemler sadece bireylerin değil, toplumun tüm kesimlerinin yaralarını sarmak için gösterilen çabalara zarar veriyor. Bilgi kirliliği ve dedikodular, insanların korku ve güvensizlik içinde kalmasına sebep olurken, kamu kurumlarına olan inancı da zayıflatıyor. Halbuki afet sonrası süreçte en önemli güç, toplumun doğru bilgiye hızlı ve eksiksiz erişimidir.
Devletin ve ilgili kurumların halkı doğru bilgilendirmek için gösterdiği çabalar takdire şayandır. Ancak bu çabaların karşılığını görmek için, toplumun her kesimi de bu bilgileri dikkatle takip etmeli, teyit edilmemiş söylentilere itibar etmemelidir. Muhtarların ve yerel yöneticilerin sürekli bilgilendirilmesi, vatandaşların doğru kanallardan haberdar olması için kritik önemdedir.
Unutmamalıyız ki, böyle zor zamanlarda birlik ve dayanışma içinde olmak, doğrulara sahip çıkmak ve yanlış bilgilerin önüne geçmek; hem bireysel hem de toplumsal iyileşmenin anahtarıdır. Halkın haklarını korumak ve güvenini yeniden tesis etmek adına, bilgi kirliliğiyle mücadele her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.Son olarak şunu söylemek sanırım yanlış olmaz; afetlerin yaraları sadece moloz kaldırarak değil, güven inşa ederek, bilgiyle aydınlatarak ve dayanışma ile sarılır. Devletin tüm açıklıkla sürdürdüğü çalışmalara rağmen, bilgi kirliliği yaratan kişi ve söylemler toplumsal iyileşmenin önünde en büyük engeldir. Gerçekleri çarpıtarak umutla mücadele eden insanlara zarar vermek, sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda bir kamu suçudur. Artık sorumluluk hepimizdedir: ya karanlığa hizmet eden söylentilere kapılırız, ya da doğruyu savunarak yeni bir geleceğin mimarı oluruz.