MODERN KUŞKUCULUK: YARGIDAN KAÇIŞ MI, ANLAMDAN KAÇIŞ MI?

Antik Yunan’ın bilge filozofları için kuşkuculuk, bir varış noktası değil, doğru bilgiye ulaşmak için kullanılan bir yöntemdi. Pyrrhon, her iddiaya karşıt bir iddia bulunabileceğini fark etmiş ve bu nedenle yargıyı askıya alarak içsel dinginliğe, yani ataraksia’ya ulaşmıştı. Bugün ise modern insan tam tersi bir çıkmazda: sınırsız bilgiye erişmesine rağmen, bu bilgi kalabalığının içinde neye inanacağını bilemiyor. Kuşku artık huzur değil, derin bir anlamsızlık getiriyor.

Antik Kuşkuculuk Bir Yöntemdi, Moderni Bir Sonuç

Sokrates’in “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözü, bilginin başlangıç noktasını işaret ederdi. Kuşkuculuk da zihni arındıran bir yöntemdi. Fakat çağımızda yalan haberler, reklam, moda, manipülasyonlar ve algoritmalarla yönlendirilen gündemler karşısında kuşku, bir araç olmaktan çıkmış, ulaştığımız nihai bir sonuç haline gelmiştir.

Bu da bizi iki uçuruma sürüklüyor:

Hiçlik (Nihilizm) Uçurumu: Bilimin ideolojilere hizmet ettiği, güçlü olanın adaletinin geçerli olduğu, kayırmacılığın kural haline geldiği bir dünyada “doğru” ya da “adil” kavramları anlamsızlaşır. Bu, insanı direnişten değil, eylemsizliğe sürükleyen bir yorgunluğa iter.

Determinizm Uçurumu: Algoritmaların ve güç odaklarının tercihlerimizi belirlediği düşüncesi, bireyin kendi iradesini bir yanılsama olarak görmesine yol açar. Bu da kişiyi pasif bir figürana dönüştürür.

Modern Kuşkuculuğun Kaynağı: Bilgi Deryasının Hırçın Dalgaları

Antik kuşkucular için dogmalar huzursuzluğun kaynağıydı; bizde ise tam tersi. Dogmaları kaybettik ama dinginlik yerine güvensizlik kazandık. Bugün modern kuşkuculuk, bilgi deryasının hırçın dalgalarından doğuyor:

Bilimin ve teknolojinin endüstriye hizmet etmesi: Arzularımızın dahi bize ait olmadığı hissini doğuruyor. Schopenhauer’in de dediği gibi, “İnsan istediğini isteyemez.” Çünkü arzularımız bile büyük bir endüstrinin şekillendirmesiyle ortaya çıkıyor ve bu gerçeklik, bireyin özgürlük algısını sınırlandırıyor.

Gücün adaleti ve kayırmacılık: Bireyin çabasını anlamsız kılıyor.

Ekonomik bağımsızlığın olmayışı: Kişiyi sürekli tüketime zorlayarak özgürlükten uzaklaştırıyor.

Böylece, Pyrrhon’un “yargıyı askıya alması” dinginlik getirirken, bizim kuşkularımız eylemsizliği ve hayatın askıya alınmasını doğuruyor.

Kuşku, Sentezi Öğretebilir mi?

Yine de kuşku bütünüyle yıkıcı olmak zorunda değil. Anlam, zıtlıkların içinde belirir; karşılıklılık esası ile var olur. Kuşku da, mutlaklığa saplanmamızı engellediği ölçüde bir sentezin kapısını aralayabilir.

Belki modern kuşkuculuğun en büyük faydası, bize kesinlik yanılsamasından kaçınmayı öğretmesidir. İnsanın kendi ördüğü konfor duvarlarını yıkması, “özgül iradeden” “özgür iradeye” geçişin ilk adımıdır. Çünkü kuşku, doğru kullanıldığında bir felç değil, bir arınma aracıdır.