PARMAK UÇLARINDAKİ MUTLULUK TUZAĞI: DİJİTAL ÇAĞDA BAĞIMLILIK
2025 yılının nisan ayında yapılan bir araştırmaya göre, dünya genelinde insanlar günde ortalama 6 saat 40 dakika ekran süresi harcıyor. Bunun yanı sıra 0-2 yaş arası çocukların neredeyse yarısı akıllı telefonlarla etkileşime giriyor. Bu verilerden de anlayacağımız gibi ekranlar hayatımızın bütününde yer edinmiş durumda.
Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı aşikar, peki ya bizi esir alıyorsa? Gün içinde elimiz telefona kaç kez gidiyor? Akşam yatağa girdiğimizde bile telefon elimizden düşmüyor, son bir kez daha Instagram akışını kontrol etmeden uykuya dalamıyoruz. Bir araştırmaya göre ekran başında geçirilen sürenin artmasıyla sosyal medya bağımlılığı seviyeleri de yükseliyor. Sosyal medya, parmak uçlarımızda duran bir mutluluk tuzağı haline geldi. Beynimiz, bu dijital dünyanın tatlı vaatlerine çok kolay kanıyor. Her yeni "beğeni" veya "yorum" aldığımızda beynimizdeki ödül mekanizması harekete geçiyor ve bir miktar dopamin salgılanıyor. Bu, bize kısa süreli bir haz ve tatmin duygusu veriyor. Ne kadar çok "beğeni" alırsak, beynimiz o kadar fazla dopamin salgılıyor. Bu döngü devam ettikçe, aslında bir nevi dijital bağımlılık geliştiriyoruz.
Peki ekran kullanımımızın çok fazla olması ve sosyal medya dünyasının içinde bu denli yer almamız yalnızca dopaminle mi iligli? Elbette ki hayır. Bağımlılığa evrilme sürecinin başında sosyal medyanın kolay ulaşılabilir oluşu yer almaktadır. Buna ek olarak "Yaşanan Gelişmeleri Kaçırma Korkusu" olarak bilinen FOMO (Fear of Missing Out) sendromu, bizi sürekli olarak sosyal medyada kalmaya zorluyor.
Bu durum aklımıza ‘ peki bu döngüden nasıl çıkacağım’ sorusunu getiriyor. Teknolojiyi hayatımızdan tamamen çıkarmak gerçekçi bir çözüm değil. Önemli olan, onu bilinçli ve kontrollü bir şekilde kullanmayı öğrenmek. İlk adım, dijital detoks olabilir. Belki her gün belirli saatler belirleyerek telefonu bir kenara koyabiliriz. Akıllı telefonlarımızdaki ekran süresi takip uygulamaları, bize ne kadar zaman harcadığımızı göstererek farkındalık kazanmamızı sağlayabilir. Sanal dünyadan çıkıp gerçek hayatta hobiler edinmek, bir kitap okumak ya da sadece sevdiklerimizle sohbet etmek, beynimizin dopamin ihtiyacını daha sağlıklı yollarla karşılamasına yardımcı olacaktır.
Unutmayalım ki hayat, ekranın ardında değil, anın ta kendisinde saklı. Gerçek gülüşler, sıcak sohbetler ve paylaşılan anılar, hiçbir "beğeni" butonuyla ölçülemez.