SANATIN VE UMUDUN ŞEHRİ ANTAKYA KADİM ZANAATKÂRLAR YENİ BİR HAYAT KURUYOR
Bin yıllara dayanan geçmişi, farklı medeniyetlerin izleri ve dinlerin barış içinde bir arada yaşadığı dokusuyla Antakya, sadece bir şehir değil, adeta yaşayan bir tarih kitabıydı. Ne yazık ki 6 Şubat’ta yaşanan büyük felaket, bu kadim mirası da ağır şekilde sarstı. Antik yapılar, camiler, kiliseler, çarşılar... Kimisi tamamen yok oldu, kimisi ağır hasar aldı. Ancak her enkazın altında yalnızca taş değil, bir kültür, bir yaşam tarzı da kaldı.
Bu mirasın en önemli taşıyıcıları olan zanaatkârlar ve sanatçılar, tarih boyunca Antakya’nın ruhunu şekillendiren isimlerdi. Depremde bir kısmı hayatını kaybetti, bir kısmı ise ayakta kalmayı başardı. Hayatta kalan bu ustalar için Antakya Valiliği ve devletin desteğiyle yeni bir adım atıldı: Sanatkârların bir araya geldiği, üretimlerine devam edebilecekleri özel alanlar oluşturuldu. Aynı şekilde, farklı meslek gruplarına da yeni çarşılarda iş imkânları sağlandı. Bugün bu insanlar, geçmişin izlerini bugüne taşımak için yeniden çekiç sallıyor, fırınlarını yakıyor, kalemlerini ellerine alıyor. Kimileri desteklerle ayakta kalmayı başardı, ancak kimileri bulunduğu lokasyonun yetersizliğinden, müşteri gelmemesinden dolayı dükkânını açtığı gibi kapatmak zorunda kaldığını dile getiriyor.
Bu noktada en büyük ihtiyaç, Antakya’ya yeniden canlılık katacak olan turizm hareketidir.
Yerli ve yabancı turist kafilelerinin şehre dönmesi, hem ticareti hem de morali canlandıracaktır. Çünkü Antakya sadece gezilecek bir yer değil, hissedilecek, yaşanacak bir ruh taşıyor. Ve bu ruhu ancak onu görmeye gelenler yeniden harekete geçirebilir.
Antakya’yı yeniden ayağa kaldıracak şey sadece beton binalar değil; sanat, kültür, zanaat ve insan emeğidir. Bu şehir, kendisine el uzatan herkesi misafir etmekten onur duyar. Sanatın ve umudun şehri Antakya, yeniden doğmak için hazır..