YEPYENİ BİR SÜREÇ VE YEPYENİ BİR UMUT
YEPYENİ BİR SÜREÇ VE YEPYENİ BİR UMUT
1Ekim 2024’te Devlet Bahçeli’nin mecliste DEM sıralarına giderek milletvekillerinin elini sıkmasıyla başlayan süreç 11 Temmuz’da sembolik bir PKK’lı gurubun Süleymaniye’de silahları yakmasıyla önemli bir eşiğe geldi.
Türkiye şimdiye kadar denenen çözüm süreçlerinde hiç bu kadar olumlu bir eşiğe gelmemişti. Öcalan’ın çağrısıyla kendini fesheden örgüt, silahların bırakılmasıyla da son aşamaya gelmiş oldu.
Türkiye çok önemli günlerden geçiyor. 47 yıllık terörle geçen ve binlerce canımızı alan yıllar bitiyor, silahların tamamen bırakılmasıyla da yeni terörsüz günler başlıyor.
Türkiye ayağındaki prangalardan kurtuluyor, teröre ayrılan kaynaklar artık ülke kalkınmasına ve çalışanlarımızın sosyoekonomik durumlarının iyileştirilmesine ayrılma hesapları yapılıyor.
Toplumun çok büyük bir kesimi terörsüz Türkiye sürecini destekliyor. Hatta 2025 yılı başında %50 olan destek , temmuz ayı itibariyle %69 lara kadar ulaşmış durumda.
Elbette endişeler yok olmuş değil. Şimdiye kadar gerçekleşen başarısız denemeler bu endişeleri besliyor. Terörden beslenen bir takım mahfiller terörün bitmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir taraftan kafaları bulandırırken, diğer taraftan şehit ailelerini istismar ederek yeni cepheler oluşturmaya gayret gösteriyorlar.
Ancak bu mahfiller ne istediklerini topluma açık seçik söylemeden toplumun hassas sinirlerine oynuyorlar.
Terör örgütü “kendimi feshediyorum” dediğinde ne denilmesini bekliyorlar. “Sakın feshetme” mi denilsin.
Terör örgütü “Silahları bırakıyorum” dediğinden “Sakın bırakmama” mı denilmesini bekliyorlar.
Evet, hepimiz şehit ailelerinin hassasiyetini biliyoruz. Bu hassasiyetlere devletin aşırı dikkat gösterdiğinin de farkındayız. Ancak tüm çabalar şehit ailelerine yeni şehit aileleri katılmasın diye değil midir?
Şehitlerimiz canlarını PKK yok olsun, silahları teslim etsin diye vermediler mi? Bu çekilen acılar son bulsun diye fedakarlıklar yapılmadı mı?
Şimdi silahlar teslim ediliyor. Dağlarda yaklaşık 15000 silahlı unsur olduğu varsayılıyor. Bunların hepsinin silahları bırakmasıyla yeni bir aşamaya geçilecek. Zor soru şudur bence. Silahları bırakmış bu insanlar ne olacak?
Çoğunluğu aileleri Türkiye’de olan bu insanlar yeni aşamada nasıl bir sürece tabi tutulacak? Dünyadaki örnekleri nasıldır, diğer ülkeler bu sorunu nasıl halletmişlerdir? Şehit aileleri incitilmeden bu sorun nasıl aşılacaktır.
Onları önceden olduğu gibi sınır dışında bırakalım, ülkeye almayalım düşüncesi popülist ve hamasi bir düşünce olur kanaatindeyim. Zira böyle bir karar işsiz kalan bu insanların dış mihraklar eliyle yeniden silahlandırılıp, yeni örgütlerle karşımıza çıkartılmasını mümkün kılar. Hatta İsrail gibi ülkelerin ekmeğine yağ sürer, birer kullanışlı aparat haline getirir.
Hepsini alalım cezaevlerine tıkalım düşüncesi ise hiç mümkün görünmeyen bir olasılığı karşımıza çıkartır. Böyle bir durum hem hassas dengeleri yaralar, hem de cezaevleri kapasitesini oldukça aşarak yepyeni ekonomik sıkıntılara yol açar.
Yapılacak şey mecliste oluşacak komisyonun Türkiye’nin önünü açacak sağlıklı kararlar almasıyla sorunun çözümüne katkı sunmasıdır. Toplumun her kesimini temsil edecek bu komisyonun alacağı karar büyük bir ihtimalle toplumun büyük kesiminin kabulünü de kolaylaştırır.
Bizim insanlarımız tarihte birçok savaşlar yapmış, ancak savaş sonrasında düşmanlarıyla barışmayı ve iyi dostluklar kurmayı becerebilmiş bir millettir. Yunan mezalimi, Ermeni mezalimi tarih kitaplarımıza ve romanlarımıza bile nakşedilmiş büyük mezalimler olmasına rağmen barış anlaşmalarıyla bugün bu liderleri kabul ediyor ve ülkemizde ağırlıyoruz.
Elbette ki kendi iç sorunumuzu da acılarımızı unutmadan çözebilecek bir olgunluğa millet olarak sahibiz ve bunun altından hep beraber kalkacağız.
Aslında bugün Ankara Üniversitesinin yaptığı bir kamuoyu araştırmasını paylaşacaktım ve yeni süreçle beraber kamuoyunun ne düşündüğünü yazacaktım. O da başka bir yazıya artık.
ŞEMSETTİN GÜNAY