DİJİTALİN FİLTRELENMİŞ YÜKÜ

DİJİTALİN FİLTRELENMİŞ YÜKÜ

ABONE OL
22 Ekim 2025 11:21
DİJİTALİN FİLTRELENMİŞ YÜKÜ
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Mükemmeliyet Tuzağı: “Mış Gibi” Yaşanan Hayatlar ve Sahte Onay

Bir ekran açıldığında, dünya değişir. Karşımızda her şey kusursuzdur: pürüzsüz tenler, eksiksiz kahkahalar, mükemmel tatiller, zirvede biten kariyerler… Sanki herkes, hayatın bütün parçalarını kusursuzca yerleştirmiştir.

Önceki yazılarımda, içimizdeki zalim yargıcın bizi nasıl ertelemeye mahkûm ettiğini, başarıdan sonra bile içimize şüphe tohumları ektiğini konuşmuştuk. Ama o yargıç tek başına hükmetmez; dışarıdan da güçlü bir besleyiciye sahiptir: Dijital dünyanın dayattığı kusursuzluk miti.

GÖRÜNMEZ ZİNCİRLER VE SAHTE BENLİK

Bu illüzyonda, hayat bir performans sanatına dönüşür. Paylaşılmayan an, yaşanmamış sayılır. Sıkıntılar filtrelenir, kusurlar gizlenir. Ve hepimiz, mutlu ve başarılı görünmeye mecbur kalırız.

Bu sürekli sahneleme hali, bizi kendi özümüzden uzaklaştırır. Başkalarının beğenisini almak uğruna, kendi özgül irademizi sessizce teslim ederiz. Sanki her “beğeni” bir onay, her yorum bir kabul mührü gibidir. Ne kadar çok onay alırsak, taktığımız maskenin o kadar gerçek olduğuna inanmaya başlarız.

Fakat bu döngüde, içimizdeki yargıç fısıldar: “Bak, herkes ne kadar kusursuz. Sen neden değilsin?”

Oysa dijitalde gördüğümüz o kusursuzluklar, çoğu zaman bir gerçeği gizler: Binlerce denemenin, sayısız filtrenin, hatta derin bir kaygının ürünüdür hepsi. Onlar sadece birer görüntüdür; cilalanmış bir vitrinin ardındaki kırık aynalardır.

FİLTRESİZ HAYATIN CESARETİ

Peki bu illüzyonun zincirlerini nasıl kırabiliriz? Belki de en basit ama en zor adımla: Kusurluluğumuzu kucaklayarak.

Kusurlu bir benliğin, filtrelenmiş bir hayattan daha değerli olduğunu fark ettiğimizde özgürleşmeye başlarız. Çünkü gerçek bağlar, mükemmeliyetin değil, samimiyetin zemininde kurulur.

Belki de bu çağın en büyük isyanı, filtresiz bir fotoğraf paylaşmakla değil, filtresiz bir cümle kurmakla başlar. Gerçek anlamda görülmek, kusurlarımızla birlikte kabul edilmek demektir.

SON SÖZ

Eğer özgür irademizi geri kazanmak istiyorsak, önce bu dijital maskeyi indirmeliyiz. Başkalarının beklentilerinden örülmüş bir fanusta, kimse gerçekten özgür olamaz.

Peki sizin de görünmez bir not defteriniz, sürekli kulağınıza fısıldayan bir yargıcınız var mı? Ve siz, o fısıltının arasından kendi sesinizi duyabiliyor musunuz?

Duygu ve düşüncelerinizi [email protected] adresi üzerinden bana iletebilirsiniz.

Birlikte düşünmek dileğiyle…

En az 10 karakter gerekli