Bir şehrin tamamen sustuğu anı tarif etmek kolaydır; ama o sessizlikten yeniden yükselen nefesi anlatmak, ancak yaşayanların bildiği bir derinlik ister. Hatay bugün tam da böyle bir yer: bir gecede dağılan hayatların, sabırla ve hiç durmayan bir çalışmayla yeniden kurulduğu büyük bir dönüşüm sahnesi.
Hatay bugün yeniden nefes almaya çalışırken, bu şehrin hâlâ atlatamadığı acıların ağırlığı sokakların üzerinde hafif bir sis gibi duruyor. Çünkü bu şehir yalnızca binalarını kaybetmedi; hafızasını, ritmini, sokaklarının tanıdık düzenini, insanların günlük hayatını da bir gecede yitirdi. 6 Şubat’ın sessizliğinde zaman da Hatay’la birlikte durmuştu. Evler yıkılmış, yollar kapanmış, sesini en çok seven aileler bile birbirine yabancılaşmıştı. O gün sorular çoktu: “Bu şehir nasıl kalkacak? Kim kaldıracak? Ne kadar sürecek?” Ama hiçbirinin cevabı yoktu.
Cevaplar zamanla ortaya çıktı. Ağır adımlarla, sabırla, bazen geciken bazen hızlanan ama hiç durmayan bir çalışma disipliniyle. Yerel seçimlerin ardından Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve başlayan Mehmet Öntürk için bu süreç bir makamdan çok, şehrin üzerine çökmüş yükü omuzlama meselesine dönüştü. Onun tarzı yüksek perdeden konuşmak değil; sahaya inmekti. Bugün Hatay’da kimle konuşsan “Başkan yine sahadaydı” cümlesini duyarsın. Sabah su hattı incelemesinde, öğlen yol açılışında, akşam pazar esnafını dinlerken, gece yarısı drenaj kontrolünde gördüğünü anlatırlar. Yönetim anlayışı “ofisten idare” değil, “yerinden takip” üzerine kurulu.
Şehrin toparlanma süreci dışarıdan bakan biri için hâlâ zor. Elektrikler bazı bölgelerde aniden kesilebiliyor, internet dalgalanıyor, özellikle yüksek kotlu mahallelerde su hatları ara ara arıza veriyor. Yollar bir gün açılıyor, ertesi gün altyapı nedeniyle tekrar kazılabiliyor. Bu tabloyu anlamak için Hatay’ın nasıl bir yıkımdan çıktığını unutmamak gerekiyor. Burası yerle bir olmuş bir şehir. Sokakların altı karışmış, şebekeler çökmüş, eski düzenin üzerine yeni bir düzen kurulmak zorunda. Böyle bir dönüşümün hatasız olmasını beklemek gerçekçi değil; ama önemli olan ilerlemenin durmaması.
İşte bu nedenle Hatay’da “çalışılıyor” cümlesi son bir yılda en çok duyulan şey oldu. Çünkü çalışmalar gerçekten görünür hale geldi. Yıllarca toplu taşıma otobüsü olmayan bir büyükşehir, bugün kendi otobüs filosunu kurdu. Sadece dolmuşların taşıdığı bir şehirden, yeni güzergâhlar ve düzenli seferlerle ulaşımı düzene giren bir kente geçildi. Bu değişimin değeri dışarıdan fark edilmeyebilir, ama toplu taşıma bir şehirde hayatın ritmini belirleyen unsurdur. Bir işçinin mesaisine yetişmesi, bir öğrencinin okuluna zamanında varması, bir annenin çocuğunu sağlık ocağına götürmesi artık daha öngörülebilir hale geldi.
Aynı dönüşüm iş makinelerinde de yaşandı. Önceden belediye, kiralık iş makineleriyle çalışmak zorundaydı. Arıza olduğunda günlerce bekleniyordu. Bugün Hatay’ın birçok biriminde belediyeye ait yeni makineler çalışıyor. Greyder, kepçe, asfalt serici, vidanjör, kamyon… Böylece müdahale süreleri kısaldı, gecikmeler azaldı. Şehrin toparlanma hızındaki artışın en somut sebeplerinden biri aslında bu sessiz filo dönüşümü.
Arsuz’da sahil şeridinin düzenlenmesi, yürüyüş yollarının yenilenmesi, drenaj hatlarının baştan kurulması, yolların temizlenip güçlendirilmesi… Bunlar bir estetik tercih değil; şehrin turizmini yeniden canlandıran, su baskınlarını azaltan, özellikle yaz döneminde hayatı kolaylaştıran yatırımlar. Arsuz’un geceleri artık daha güvenli, sokakları daha düzenli.
Antakya’da yıllarca birikmiş dağınıklık yerini planlı bir şehir düzenine bırakıyor. Çarşı bölgesinde altyapı tamamen yenileniyor; elektrik, iletişim, su ve yağmur hattı yer altından yeniden kuruluyor. Her kazı bir tamirat değil, tamamen yeni bir sistem kurma çabası.
Samandağ, Hıdırbey ve kırsal mahallelerde yapılan çalışmalar belki merkezde yaşayanlar tarafından görülmüyor ama orada hayatı en çok kolaylaştıran dokunuşlar var. Köy yollarının düzelmesi, su borularının yenilenmesi, dere yataklarının temizlenmesi, üreticiler için pazar alanlarının oluşturulması insanların günlük yaşamını doğrudan etkiliyor.
Sosyal alanlar da yeniden inşanın önemli bir parçası. Gençlerin spor yapabileceği halı sahalar, çocukların oyun oynayabileceği alanlar, her kültüre hitap eden çok amaçlı salonlar… Bu salonlar, Hitit’ten Roma’ya, Nusayri’den Türk’e, Arap’tan Ermeni’ye uzanan Hatay’ın kültürel çeşitliliğini yeniden görünür kılıyor.
Elbette herkesin beklentisi yüksek. Haklı olarak. İnsanların yaşadığı acılar hafiflemedi, her şey bir anda düzelmedi, sorunlar tamamen bitmedi. Hâlâ elektrik kesintileri oluyor. İnternet bazı bölgelerde çekmiyor. Asfaltlanan yol, altyapı çalışması nedeniyle tekrar kazılabiliyor. Ama bu sorunların temelinde kötü yönetim değil; büyük bir yıkımın ardından gelen ağır bir yeniden yapılanma süreci var.
Bu yüzden Hatay’ın bugün en büyük gücü, sabrını koruyabilmesinde ve emeğin sürdürülebilir olmasında. Mehmet Öntürk’ün sahadaki çalışma disiplini, belediye ekiplerinin aksaklıkları anında çözme çabası, şehrin hızlanan yenilenme süreci… Hepsi bir bütünün parçaları. Hatay’ın umudu artık bir söz değil; yapılan işlerin kendisi.
Bugün Hatay’da bir sokakta yürürken, yolun henüz tamamlanmamış bir yerinde bile bir hareket görürsün: bir iş makinesi, bir mühendis, bir işçi, bir kazı, bir onarım… Bu görüntü yorgun bir şehrin yeniden çalışmaya başladığının işaretidir. Hatay’ın ayağa kalkışı büyük cümlelerle değil; hayatın her gün biraz daha kolaylaşmasıyla mümkünoluyor.
Hatay yeniden doğmuyor; yeniden kuruluyor. Ve bu kez sadece geçmişine değil, geleceğine de tutunarak kuruluyor. En önemlisi: Bu şehrin umudu artık lafta değil, sahadadır.
Yazan : Nurgül BEKAR
GENEL
25 Kasım 2025KÖŞE YAZILARI
25 Kasım 2025GÜNDEM
25 Kasım 2025GÜNDEM
25 Kasım 2025GÜNDEM
25 Kasım 2025GÜNDEM
25 Kasım 2025GÜNDEM
25 Kasım 2025