ALIN TERİ VE ÖNEMİ

ALIN TERİ VE ÖNEMİ

ABONE OL
12 Ağustos 2025 20:23
ALIN TERİ VE ÖNEMİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir gün Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ashabıyla 

sohbet ederken yanlarından güçlü ve heybetli bir adam

geçti. Adamın bu görüntüsünden etkilenen sahabeden 

bazıları, “Ey Allah’ın Resûlü! Keşke bu adam, gücünü 

Allah yolunda kullansa!” dediler. Bunun üzerine 

Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: “Eğer bu 

kişi, ailesinin ve çocuklarının geçimini sağlamak için 

çalışıyorsa, Allah yolundadır. Anne ve babasının 

ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa, Allah 

yolundadır. Kendi izzet ve onurunu korumak için 

çalışıyorsa yine Allah yolundadır.”

1

Yüce dinimiz İslam, kişinin; Allah’ın emirlerine ve 

yasaklarına riayet ederek kendisinin ve ailesinin rızkını

helal ve meşru yollardan temin etmesini, kimseye yük 

olmadan çalışmasını bir ibadet olarak görmüştür. El 

emeğini ve alın terini mukaddes kabul etmiştir. 

Tembelliği, miskinliği, dilenmeyi, zamanı ve hayatı israf 

etmeyi ise yasaklamıştır. Cenâb-ı Hak, “İnsan için 

ancak çalıştığının karşılığı vardır ve çalıştığını da 

görecektir.”2 buyurarak bizlere; dünya ve ahiret 

huzurunu elde etmek için çalışmayı öğütlemiştir. 

Dinimiz, kazancın helal olması kadar, kazanç 

yollarının meşru olmasına da önem vermektedir. Bu 

sebeple; çalışmanın, işyeri açmanın, kazanç elde etmenin 

kuralları ve âdâbı vardır. Allah’ın haram kıldığı şeylerin 

alınıp satılması meşru değildir. Dolayısıyla Müslüman;

akıl ve iradeyi yok eden, kazaların yaşanmasına, 

cinayetlerin işlenmesine sebep olan alkolü üretemez, 

alamaz, satamaz, kullanamaz ve kullanılmasına katkıda 

bulunamaz. Yuvaları dağıtan, toplumsal hayatta 

kapanmaz yaralar açan kumarı oynayamaz, oynatamaz

ve oynanmasına imkân sağlayamaz. Malın ve ömrün 

bereketini götüren, ⁹emeğin ve alın terinin düşmanı olan

faizi alamaz, veremez, ona aracı olamaz. Toplumsal 

barışı bozan karaborsacılık, tefecilik ve stokçuluk gibi 

haramları işleyemez, bunlardan kazanç elde edemez. 

İslam’a göre işçi olmanın da bir takım 

sorumlulukları vardır. İşçi; rızkını temin ettiği işyerini ve

orada bulunan malzemeleri bir emanet olarak bilmeli, 

onlara asla zarar vermemelidir. İşyerindeki hiçbir eşyayı 

şahsi ihtiyaçları için kullanmamalı, özel bilgileri 

başkalarıyla paylaşmamalıdır. İşçi; çalışma saatlerine 

riayet etmeli, işini aksatmamalıdır. Beraber çalıştığı 

arkadaşlarına karşı saygılı olmalı, onların haklarını kendi 

hakkı gibi gözetmeli, onlara zarar verecek davranışlardan 

şiddetle kaçınmalıdır.

İslam, işverene de birçok vazife yüklemiştir.

İşveren; Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, “Çalışana 

ücretini, teri kurumadan verin.”3 uyarısını dikkate 

alarak işçiye hakkını tam ve zamanında 8vermekle 

yükümlüdür. 8Dolayısıyla işveren; ucuz iş gücü adına,

işçiyi; ağır şartlarda, az bir ücretle çalıştıramaz, onu 

sosyal haklarından mahrum bırakamaz.

İşveren, aynı zamanda işçinin insanî ihtiyaç ve 

haklarını kullanmasını sağlamakla sorumludur. Bu 

sebepledir ki, işveren; Cenâb-ı Hakk’ın, “…Namaz, 

müminler için vakitleri belirlenmiş farz bir 

ibadettir.”4

ayeti apaçık ortadayken, işçinin; beş vakit 

namaz ve Cuma namazını vaktinde eda etmesine; oruç 

tutmasına; Allah’ın emri, müminin süsü olan tesettürü 

kuşanmasına engel olamaz. Ayrıca işveren, işçinin;

dinlenme saatlerini, haftalık veya yıllık izinlerini 

kullanmasını da 0kısıtlayamaz.

İşveren; Yüce Rabbimizin, ْ ْ

 …Heva ve hevesinize kapılıp adaletten 

sapmayın…”5

emrine uyarak işçinin, hak ve hukukunu

da korumakla mükelleftir. Bu nedenledir ki, işçiye,

⁹sistematik bir baskı uygulayamaz. Onun; onur ve iffetini, 

şeref ve haysiyetini zedeleyecek söz, tutum ve 

davranışlarda bulunamaz. Onu, haksız şekilde işten 

çıkaramaz, ailesini ve çocuklarını mağdur edemez. 

İşveren; işyerinin güvenliğinin sağlanmasından, 

işçinin sağlıklı bir iş ortamında çalışmasından da 

mesuldür. Hiçbir işçi; canının tehlikeye gireceği, akıl, 

beden ve ruh sağlığının bozulacağı bir işte istihdam 

edilemez. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in 

uyarısı gayet açıktır: “Kim insanlara zarar verirse 

Allah da ona zarar verir. Kim insanlara zorluk 

çıkarırsa, Allah da ona zorluk çıkarır.”6

Allah katında işçi ya da işveren olmanın bir 

üstünlüğü yoktur. Üstünlük, takvadadır; yani Allah’tan 

hakkıyla sakınmak, O’nun emirlerini yerine getirmek, 

yasaklarından kaçınmaktır. Öyleyse, Rabbimizin rızasını,

adaleti, hakkaniyeti, dürüstlüğü ve gönül kazanmayı tüm 

kazançların üstünde görelim. Unutmayalım ki, huzur ve 

mutluluk; sadece tüketmek ve biriktirmekte değil, 

paylaşmakta ve kanaat göstermektedir.

 Peygamberimiz (s.a.s)’in şu Öyleyse Allah’tan hakkıyla sakının ve 

9⁹rızkınızı güzel yollardan isteyin. Helal olanı alın. 

Haramdan kaçının.”7

1 Taberânî, el-Mu’cemû’l-evsat, VII, 56.

2 Necm 53/39,40.

3

İbn Mâce, Rühûn, 4.

4 Nisâ, 4/103.

5 Nisâ, 4/135.

6 Ebû Dâvûd, Kadâ’ (Akdiye), 31.

7

İbn Mâce, Ticâret, 2.

En az 10 karakter gerekli