16 Eylül 2025 Salı
HATAY SİYASETİNDE EN TANINAN İSİMLER BELLİ OLDU
MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU
Depremler İntiharları Tetikledi Mi?
"Birlikte Başaracağız: İdarecilerin Mücadelesine Dair Bir Bakış"
Kirli siyaset ne mi?
“AİLE İÇERİSİNDE KELİMELERLE KURULAN KÖPRÜLER”
Sporla Büyüyen Kazanır…
Hüseyin Zorkun Yazıyor…
Press.tr – Spor, yalnızca fiziksel hareketlerden ibaret değildir. Aslında spor, bir yaşam biçimidir. İnsan ruhunu, bedenini ve karakterini şekillendiren güçlü bir araçtır. Hangi branş olursa olsun; ister yüzme, ister satranç, ister futbol, judo, tekvando, basketbol, voleybol ya da masa tenisi… Her spor dalı bireye eşsiz katkılar sunar. Bu katkıların temeli ise çocuk yaşlarda atılır.
Küçük yaşlardan itibaren sporla tanışan çocuklar, sadece kaslarını değil; zihinsel becerilerini, disiplin duygularını, öz güvenlerini, sosyal ilişkilerini de geliştirir. Ailelerin burada rolü çok büyüktür. Çocuklarını sadece okula göndermekle değil, onları spora yönlendirmekle de görevli olduklarını unutmamalıdırlar. Çünkü okul bilgi verir, spor ise karakter kazandırır.
Sporla büyüyen çocuklar; mücadele etmeyi öğrenir, kazanmayı kutlarken kaybetmeyi de olgunlukla karşılar. Zorluklar karşısında yılmaz, stresle baş etmeyi öğrenir. Vücutları sağlıklı olur, zihinleri dinç kalır. Ve belki de en önemlisi, kötü alışkanlıklardan uzak kalırlar.
Ben de bu yolculuğun içinden geçmiş biri olarak söylüyorum: Spor hayat kurtarır. Küçük yaşlarda yüzmeyle başlayan spor serüvenim; masa tenisi, tekvando, satranç, voleybol, basketbol, izcilik, paraşütçülük gibi birçok branşla devam etti. Sporcu oldum, hakem oldum, antrenör oldum, hatta il temsilciliği bile yaptım. Yalnızca fiziksel olarak değil, düşünce yapımda, duruşumda, sabrımda, meslek hayatımda bile spordan öğrendiklerim bana yön verdi.
Bugün gazetecilikte ayakta durabiliyorsam, mücadele gücüm hala yüksekse, sporun bana kazandırdığı disiplindir, dayanıklılıktır, reflekslerdir. Gazetecilik ve spor, benim hayatımın iki vazgeçilmezidir.
Gelin, çocuklarımıza bu fırsatı tanıyalım. Onları bir spor dalıyla buluşturalım. Çünkü küçük yaşta kazanılan spor alışkanlığı, bir ömür boyu bireyin en büyük gücü olur.
Spor sadece bir faaliyet değil, hayata dair bir öğretidir.
E.posta: [email protected]
“Eğitim Tüccarlarına Dur Diyelim!”
Hüseyin ZORKUN yazıyor
PRESS.TR – Yeni eğitim-öğretim yılı başladı, ancak her yıl olduğu gibi bu yıl da aynı rezalet yeniden karşımıza çıktı: Devlet okullarında kayıt sırasında “bağış” adı altında para istenmesi!
Veliler, çocuklarını devlet okullarına kaydettirirken, hiçbir ücret ödemek zorunda değildir. Eğitim Anayasal bir haktır. Devlet okulları ücretsizdir. Ancak birçok okulda, yönetimler ya da okul aile birlikleri tarafından “bağış” adı altında para talep ediliyor. Bu uygulama yasal değildir.
Bakanlık açıkça uyarıyor:
Devlet okullarında, kayıt sırasında hiçbir şekilde bağış ya da ücret alınamaz. Buna rağmen bazı okul müdürlükleri velileri zor durumda bırakarak, çocuklarının kaydını ancak ödeme sonrası tamamlıyor.
Buradan açık çağrımızdır:
Hangi okul, hangi müdür, hangi okul aile birliği sizden kayıt sırasında para istiyorsa, bize bildirin.
İsterseniz direkt CİMER’e, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine, isterseniz bize Press.tr ve Haberci Gazetesi’ne ulaştırın.
Bu eğitim tüccarlarına göz yummayacağız.
Bazı okul müdürleri, “okulun giderleri var” bahanesine sığınıyor. Devlet zaten okulun giderlerini karşılamakla yükümlüdür. Okulun ihtiyaçları varsa, bunun yolu yasal prosedürlerle belirlenmiştir. Veliden zorla para almak değildir.
Ve bu yazının sonunda çok daha çarpıcı bir noktaya değinmek istiyorum:
Geçmiş yıllarda bizzat şahit oldum. Bazı okul müdürleri, okul aile birliklerindeki bayan üyelerle sık sık “çay, kahve, lokum, tatlı” eşliğinde buluşmalar yapıyor. Bu keyif ortamları için hiçbir harcamadan kaçınmayanlar, aynı okulda çantası olmayan öğrenciye yardım etmeye gelince üç kuruşu çok görüyorlar!
Yazıktır, günahtır!
Okul müdürü lokuma, tatlıya, kahveye para buluyorsa, o okulda ihtiyaç sahibi öğrenciye defter, kalem, ayakkabı da bulmalı!
Ama gerçek şu: Bazı müdürlerin cebinden öğrenciye değil, vitrine para çıkıyor.
Veliler bu adaletsizliğe susmasın.
Yasal olmayan her bağış talebi açık bir suçtur.
İhbar edin, şikayet edin, ses çıkarın.
Çocuklarımızın eğitimi üzerinden rant devşirenlere geçit vermeyelim!
Sporun İçindeki Kara Leke: Tribünler ve Deplasman Yollarında Küfür, Şiddet ve Ölüm
Hüseyin Zorkun yazıyor
Hayatım boyunca futbolu hiçbir zaman sevmedim.
Yanlış anlaşılmasın, spora karşı değilim. Aksine sporu çok seviyorum. Yüzme milli hakemiyim, yıllarca izcilik yaptım, masa tenisi ve tekvandoda aktif görev aldım. Voleybol ve basketbol hakemliği yaptım. Sporun hep içinde oldum. Spor sevgidir, dostluktur, kardeşliktir diyoruz. Ama bu söz sadece süslü cümlelerden ibaret kalıyor, özellikle de futbolun içinde…
Çünkü futbolun içinde ne yazık ki sadece sevgi değil, küfür, şiddet, terör, ölüm var!
Bu nedenle futbolu hiçbir zaman sevmedim. Sevemedim!
Tribünler ahlaksızlıkla, küfürle dolu. Taraftarlar maçlara sanki savaşa gidermiş gibi silahlarla, baltalarla, döner bıçaklarıyla yola çıkıyor. İnsanları bıçaklayan, taşlayan, sopayla döven ve bunu “taraftarlık” diye savunan bir kitle var. Cahil, eğitimsiz, bilinçsiz bir güruh, sadece takımına körü körüne bağlı değil; nefretle, kinle, saldırganlıkla besleniyor.
Bir spor branşı, nasıl bu kadar karanlık bir hale gelir? Nasıl bu kadar çok can alır?
Samsunspor taraftarları deplasmana giderken uğradıkları saldırıda bir kişi hayatını kaybetti, bir kişi de yaralandı.
Bir insan sadece tuttuğu takımı destekliyor diye ölüyor. Bu mu futbol? Bu mu sporun amacı?
Bu futbol değil! Bu düpedüz terör!
Ve bu terör her geçen gün büyüyor, kan döküyor, ocaklar söndürüyor.
Üzgünüm ama bu düzen değişmeyecek. Çünkü yıllardır değişmedi.
O yüzden futbolu sevmedim.
Sevemiyorum.
—
Samsunspor’dan Açıklama: 1 Taraftar Öldü, 1 Yaralı Var
Samsunspor Kulübü tarafından yapılan açıklamada, “Samsunspor’umuzu desteklemek amacıyla deplasman yoluna çıkan taraftar grubumuza yapılan saldırıyı derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Yaşanan elim olayda bir taraftarımız hayatını kaybederken, bir taraftarımız da yaralanmıştır. Vefat eden taraftarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve camiamıza başsağlığı diliyor; yaralı taraftarımıza acil şifalar temenni ediyoruz.” denildi.
Bu terör artık son bulmalı…
Ama ne yazık ki bitmeyecek.
İşte bu yüzden futbolu sevmedim, sevemiyorum…
Antakya’da yaşanan kronik elektrik, su ve internet kesintileriyle ilgili Gazeteci Hüseyin Zorkun sert açıklamalarda bulundu. Depremin üzerinden geçen zamana rağmen hâlâ temel hizmetlerin sağlıklı bir şekilde sunulamadığını belirten Zorkun, “Bu artık ihmalkârlık değil, bu artık zulüm!” dedi.
“ŞEHİR KARANLIĞA MAHKÛM EDİLDİ”
Zorkun, konteyner kentlerde ve prefabrik çarşılarda gün içinde sık sık yaşanan elektrik kesintilerinin yaşamı felç ettiğini belirtti. Elektrik kesintilerinin aynı zamanda su motorlarının çalışmasını da engellediğini ifade ederek, “Elektrik yoksa su da yok, internet de yok. İnsanlar karanlığa ve susuzluğa mahkûm ediliyor” dedi.
“KAZI YAPAN FİRMALAR BAŞ BELASI”
Sözlerinin devamında şehirde altyapı çalışmaları yapan bazı şirketlerin bilinçsiz kazılarla hem su borularına hem de elektrik ve internet hatlarına zarar verdiğini söyleyen Zorkun, bu durumu şu sözlerle değerlendirdi:
“Şantiyelere bağlı taşeron şirketler ayrı bir baş belası. Bilinçsiz kazılar nedeniyle şehir hem susuzluğa, hem elektriksizliğe hem internetsizliğe mahkûm ediliyor.”
“DEPREMZEDEYİ BEZDİRİYORLAR”
Zorkun, Hatay’dan vazgeçmeyen, memleketini terk etmeyen vatandaşların adeta cezalandırıldığını söyledi. “Bu halk memleketini terk etmesin diye çabalıyor ama resmen bezdirilmeye çalışılıyor. Bu çile ne zaman bitecek?” diyerek yetkililere sert çağrıda bulundu.
“RAHATSINIZ, GÖRMÜYORSUNUZ”
Kurumlara da tepki gösteren Hüseyin Zorkun, kamu yetkililerinin jeneratörlü, klimalı ortamlarda yaşadığı için halkın çektiği sıkıntılardan habersiz olduğunu savundu:
“Siz evlerinizde ve işyerlerinizde rahatsınız, suyunuz, elektriğiniz, internetiniz var. Ama halk ve esnaf perişan! Konteynerde yaşamak, prefabrik çarşılarda ki işyerleride iş yapmak ne demek biliyor musunuz?” ifadelerini kullandı.
“BU HALK SAHİPSİZ DEĞİL!”
Zorkun açıklamasının sonunda yetkililere şu sözlerle çağrıda bulundu:
“Bu şehir öksüz değil, bu halk sahipsiz değil. Görmezden gelmeye devam ederseniz, biz de sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu zulme artık dur denilmeli!”
Hüseyin ZORKUN Yazıyor
Press.tr – Türkiye genelinde yıllardır kapalı alanlarda sigara içme yasağı var. Üstelik bu yasak sadece yasa değil, Cumhurbaşkanlığı talimatlarıyla da yıllardır destekleniyor. Ama öyle bir il var ki, adeta “sigara serbest bölgesi” gibi yönetiliyor. Evet, Hatay’dan bahsediyorum! Sormak lazım artık açıkça: Hatay ayrı bir cumhuriyet mi? Kendi yasalarını mı uyguluyor?
Yıllardır her gün, bireysel olarak onlarca, yüzlerce ihbar yapıyorum. Sigara içilen iş yerlerini, kamu binalarını, resmi kurumları, dükkanları, kafeleri, restoranları tek tek bildiriyorum. Ama yetişemiyorum! Çünkü neredeyse her yerde içiliyor. Bu nasıl iştir arkadaş?
Bugün burada Sağlık Müdürlüğü’nü, Emniyet Müdürlüğü’nü, Hatay Valiliği’ni, Kaymakamlıkları, Belediyeleri, tüm yetkili kurumları çok net şekilde ve çok sert bir dille uyarıyorum:
Siz bu duruma neden göz yumuyorsunuz? Bu sorumsuzluğun ve ihmalkârlığın bedelini kim ödeyecek?
—
HER YERDE, HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE SİGARA İÇİLİYOR!
Hatay’da — başta Antakya merkez olmak üzere — hemen hemen tüm iş yerlerinde kapalı alanda sigara içiliyor. Denetim neredeyse sıfıra inmiş durumda. Yapılıyorsa bile göstermelik. Evet, çok az sayıdaki denetim ekibinin çabası var, ancak bu koca memlekete yetmiyor.
İhbar yapıyoruz, ekipler gidiyor ama nasıl oluyorsa, sigara içilen yerlere “sigara içilmiyor” raporu veriliyor! Bu ya kandırmacadır, ya da daha büyük bir skandaldır: rüşvet mi dönüyor, hatır mı devreye giriyor, yoksa başka bir hesap mı var?
—
BU İHMALKÂRLIK DEĞİL, BU GÖZ YUMMAKTIR!
Gelin Antakya’ya… Türkiye Yüzyılı Çarşısı’na, hemen karşısındaki eski otogar çarşısına bakın. Orada kaç dükkânda kapalı alanda sigara içildiğini göreceksiniz. Selinyol Mahallesi deseniz aynı… Lokanta, kafe, mobilyacı, kuaför, market, her sektörde aynı manzara: KAPALI ALANDA SİGARA!
Bu yasağı uygulamamak sadece bir kural ihlali değildir; bu, insanların sağlığına açık bir tehdittir.
Bu, çocukların, yaşlıların, hastaların hayatını hiçe saymaktır.
Bu, devlete meydan okumaktır!
Bu, yasayı tanımamaktır!
—
VE DAHA DA VAHİMİ: OTOBÜSLERDE SİGARA!
Antakya başta olmak üzere birçok yerde, halk otobüsü şoförleri de büyük bir saygısızlık, düşüncesizlik ve ahlaksızlık yaparak, otobüs seyir halindeyken, yolcu taşırken, halk otobüslerinin içinde sigara içiyor!
Evet yanlış duymadınız!
Ulaşım hizmeti verilirken, kamu hizmeti yapılırken, o aracın içinde yolcu varken, o kapalı alanda sigara içiliyor.
Ben son birkaç ayda en az 20 ayrı şoförü tespit ettim!
Belgeleriyle birlikte, Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne, 153 hattına, Zabıta Müdürlüğü’ne ve Ulaşım Dairesi yetkililerine bizzat bilgi verdim, resmi şikayette bulundum.
Bir kısmına cezai işlem uygulandı, ama ben takip etmeye, şikayet etmeye, ceza yazdırmaya devam edeceğim!
Bu olay, ihmal değil, görevi kötüye kullanma suçu, halk sağlığına karşı işlenmiş organize bir aymazlık örneğidir.
—
TAVRIM NET: HER GÜN, HER AN, HER YERDE İHBAR YAPMAYA DEVAM EDECEĞİM!
Ben Hüseyin Zorkun olarak bu meselede asla geri adım atmayacağım.
CİMER’e yazacağım. Sağlık Bakanlığı’nı her gün arayacağım.
Sigara içilen her mekanı, her dükkânı, her çarşıyı bildirmeye devam edeceğim.
Ve bunu sadece kendi adıma değil, toplum adına, çocuklar adına, gelecek adına yapacağım.
—
Buradan bir kez daha sesleniyorum:
Hatay İl Sağlık Müdürlüğü: Bu nasıl bir kayıtsızlık?
Hatay Emniyet Müdürlüğü: Siz bu şehri ne zaman denetlemeye başlayacaksınız?
Valilik ve Kaymakamlıklar: Neyi bekliyorsunuz?
Daha sert yaptırımlar uygulamak için acil ve net talimatlar veriniz.
—
Bu şehir sahipsiz değil.
Bu yasa kağıt üstünde kalamaz!
Ben susmayacağım, çünkü bu artık bir saygı meselesi, bir vicdan meselesidir.
Sigara içmek isteyen varsa, gitsin dışarıda içsin. Ama bir iş yerinde, hele hele halka açık bir mekânda, sen o zıkkımı içemezsin!
İçirtirsen de sorumluluğu sen taşırsın!
Restoranına “kapalı alanda sigara içilmez” yazısını asıp, masalara küllük koyup içirtiyorsan, bu sadece yasa dışı değil, ahlaksızlıktır!
—
TÜM YETKİLİLERE SERT UYARI:
Artık bu işin bahanesi kalmamıştır.
Göz yummak da, sessiz kalmak da bu suça ortaktır!
Toplum sağlığını tehdit eden bu tablo karşısında hiçbir yetkilinin susma lüksü yoktur!
Görevinizi layığı ile yapın…
Çünkü biz, millet olarak bu laubaliliği hak etmiyoruz!