19 Aralık 2025 Cuma
HABİBİ NECCAR CAMİİ YENİDEN İBADETE AÇILDI
MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU
KAYSI, SAĞLIK VE ÇİMENTO: BİR BÖLGENİN VİCDAN SINAVI
EKRANDA CESARET, HAYATTA SESSİZLİK..!!
Kirli siyaset ne mi?
KOŞULSUZ SEVGİ YERİNE ŞARTLI ONAY
6 Şubat sabahı, sadece binalar değil, hayallerimiz ve geçmişimiz de enkaz altında kalmıştı. “Asrın Felaketi” Hatay’ı adeta haritadan silmeye niyetliyken, bu kadim şehre bir el uzandı. Önce Koordinatör Vali olarak atanan, ardından Hatay Valiliği görevini üstlenen Mustafa Masatlı, sadece bir bürokrat değil; Hatay’ın yaralarına merhem olan bir “evlat” gibi girdi hayatımıza.
“DEVLETİN ŞEFKATLİ YÜZÜ, MİLLETİN DOĞRUDAN SESİ”
Bugünlerde bir grup, aslı astarı olmayan söylentilerle Sayın Valimizin İzmir’e atanacağı gibi yalan yanlış algılar üretmeye çalışıyor. Bu algı operasyonlarını yürütenlerin kime ve neye hizmet ettiği belirsiz olsa da, Hataylıların kalbindeki gerçek çok net.
Bir devlet adamı düşünün ki; çadır kentleri gezerken her bir vatandaşın gözünün içine bakıyor ve “Saat mefhumu gözetmeksizin, ne sıkıntınız olursa beni arayın” diyerek cep telefonu numarasını bizzat paylaşıyor. Bugün Hatay’da neredeyse her vatandaşın rehberinde Valisinin numarası kayıtlıysa, bu durum makam odalarına hapsolmayan, halkın içinde bir yönetim anlayışının en somut kanıtıdır.
“HATAY İÇİN AİLESİNDEN VAZGEÇEN BİR ÖMÜR”
Vali Masatlı, Hatay’ın eski ihtişamına kavuşması için gece gündüz demeden, kimi zaman ailesinden ve özel hayatından feragat ederek bir mücadele veriyor. Şehrin yeniden inşasında dökülen her beton karmasında, yükselen her konut projesinde ve çözülen her altyapı sorununda onun titiz takibi ve emeği var. Hatay’ı, belki de burada doğup büyüyenlerden daha fazla sahiplenen bir iradeyle karşı karşıyayız.
“Bizler geçici çadır kentlerde kalırken, Koordinatör Vali olarak yanımıza gelip her birimizle tek tek ilgilenen o samimiyet, Hataylı için unutulmaz bir vefa borcudur.”
“ALGILARA KARŞI VEFA ZAMANI”
Hatay halkı olarak bize düşen; şehri ayağa kaldırmak için canını dişine takan yöneticilerimize sahip çıkmaktır. Yalan haberlerle, asılsız tayin fısıltılarıyla Hatay’ın motivasyonunu kırmaya çalışanlara prim vermemeliyiz. Sayın Valimiz Mustafa Masatlı’nın Hatay’daki misyonu henüz bitmedi; bu kadim şehir eski görkemine kavuşana dek, bu güçlü elin desteğine ihtiyacımız var.
“VEFA SADECE BİR SEMT ADI DEĞİL, HATAYLI İÇİN BİR KARAKTER MESELESİDİR”
Vefa sadece bir semt adı değil, Hataylı için bir karakter meselesidir. Sayın Valimiz Mustafa Masatlı’ya, şehrimize kattıkları ve bizlere verdiği o samimi güven duygusu için teşekkür borçluyuz. Hatay, kendisine sahip çıkanı asla unutmaz.
Kudüs şehri, dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Kutsal yerleri barındıran Kudüs, tarih boyunca defalarca savaşa sahne olmuştur. Hatta bu savaşların bazılarında şehrin büyük bir kısmı yıkılmış ve daha sonra tekrardan inşa edilmiştir. Kudüs, Filistin’in başkentiyken İsrail’de kendi başkenti olarak Kudüs’ü ilan etmeye devam etmesine bir anlam veremez olduk. Uluslar arası toplumlarında Kudüs’ü , Filistin’in başkenti olarak tanımlaması gerekirken Siyonist İsrail’in başkenti olarak tanımlaması da bir o kadar üzücü.
‘’KUDÜS BİZİM İÇİN ÖNEMLİ’’
Müslümanlar için üç kutsal şehir vardır. Bunlar Mekke, Medine ve Kudüs’dür. Hz. Peygamber; “Ziyaretler ancak üç mekâna yapılır. Mekke’deki Mescidu’l-Haram’a, Medine’deki benim bu mescidime ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya.” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (sav)’ın cariyesi Meymune (ra): “Ey Resulullah! Bize Mescidi Aksa hakkındaki hükmün ne olduğunu bildir” dedi. Resulullah (sav) da şöyle buyurdu: “Oraya (Mescidi Aksa’ya) gidin ve içinde namaz kılın.” -Hadisin ravisi dedi ki: “O zaman burası Daru’l-Harb’di (yani Müslüman olmayanların hakimiyeti altındaydı).”- (Resulullah (sav) sözlerine daha sonra şöyle devam etti): “Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin.” (Ebu Davud, Kitabu’s-Salat, 14) İslam alimlerine göre burada belirtilen zeytinyağı bir semboldür. Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya önem verilmesi tavsiye edilmiştir. Nitekim bu tavsiye doğrultusunda Hz. Ömer, Hicretin 14. yılında miladi takvime göre 636 yılında İslâm ordularını Suriye, Irak, Filistin ve Misir cephesinde Yezid b. Ebu Süfyan, Ubeyde b. Cerrah ve Allah’ın kılıcı Halid b. Velid (ra) komutasında göndermiştir. Bu ordular Allah’ın izniyle zaferden zafere koşmuşlar ve nihayet Kudüs’de bu seferler sonucunda Hz. Ömer’in de Kudüs topraklarına ayak basması ve gayrimüslimlere eman vermesiyle üçüncü haremimiz olan Mescid-i Aksa bölgesi de artık Müslümanların eline geçmiştir.
‘’MESCİD-İ AKSA İLK KIBLEMİZ’’
Peygamber Efendimiz (sav)’e Kuran-i Kerim tebliğ edilmeye başladığında, en önemli ibadetlerimizden biri olan namaz Mescid-i Aksa’ya dönülerek kılınmıştır. İlk kıblemizin Mescid-i Aksa’nın Kudüs şehrinde bulunması, bu şehrin tüm Müslümanlar olarak kutsallığını açıkça ifade eder.
‘’İSRA VE MİRAÇ HADİSESİ’’
Peygamber Efendimiz (sav)’in Medine’ye hicretinden bir buçuk sene önce Recep ayının 27. Gecesi en büyük mucizelerden biri olan İsra ve Miraç hadisesi gerçekleşmiştir. “Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.” Recep ayının 27. gecesi Cebrail (as), Peygamber Efendimiz (sav)’i Mekke’den alıp, Burak adlı bir binek ile Mescid-i Aksa’ya götürdü. Oradan da Cenab-ı Hakkın kudretine delalet edilen ayet ve bazı alametler birer birer gösterildi ve semaya çıkarıldı. Semaya çıkarılırken birçok peygamber ile görüştürüldü. Daha sonra Peygamber Efendimiz (sav), rabbinin kelamını işitme şerefine erişti ve aynı gece içerisinde tekrardan Mekke’deki hanelerine geri götürüldü.
‘’PEYGAMBERLER ŞEHRİ’’
Kudüs, onlarca peygambere ev sahipliği yapmış bir şehir olmasıyla da İslamiyette her zaman ayrı bir yere sahiptir. Hz. Adem (as)’dan başlayarak sonraki bütün peygamberlerin ortak dini tevhittir. Nitekim Cenab-ı Hak bütün peygamberlere aynı gerçeği tebliğ ettiğini buyurmuşlardır. “Sana söylenen senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir.” (Fussilet, 41/43)
‘’KUDÜS’DEKİ İSLAMİ ESERLER’’
Hz. Ömer’in görevlendirdiği İslam ordularının Kudüs’ü fethinden sonra şehir birçok eserle zenginleştirilmiştir. Emeviler, Abbasiler, Eyyübiler, Memlüklüler ve Osmanlılar’ın hakimiyetinde olan Kudüs yüzlerce İslami eserlerle donatılmıştır. Özellikle şu an halen var olan birçok Osmanlı eseri ihtişamıyla Kudüs’ün İslam şehri olduğunu göstermektedir. Ayrıca bugüne kadar ayakta kalan eserlerin birçoğunun restore edilmesi gerekmektedir. Fakat işgalci Siyonist İsrailliler tarafından bu onarımlar engellenerek tamamen yıkılmaya terk edilmektedir. Kudüs gibi Müslümanların en kutsal üçüncü şehri olan bir yerin işgal altında olması ve orada bulunan Müslümanlara zulüm edilmesi Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam aleminin büyük bir ayıbıdır. Tarihte zaman zaman Haçlı ve Yahudi işgal girişimleri olmuşsa da, bu girişimler kısa süreli olmuş ve Müslümanlar bu kutsal şehri tekrar tekrar fethedip kurtarmışlardır. İnanıyoruz ki bu kutsal şehir yeniden fethedilip kurtarılacaktır. 638 yılından 1099 yılına kadar Müslümanların elinde olan Kudüs, 1099 yılında Haçlı orduları tarafından işgal edilmiş ve 88 yıl sonra Selahattin Eyyübi tarafından Kudüs tekrar Müslümanların hakimiyetine geçmiş ve 1917 yılına kadar da Müslümanların hakimiyetinde kalmıştır ve bu kutsal şehre büyük eserler bağışlamışlardır. En büyük arzumuz ecdadımızın ve Kudüs’e hizmet eden diğer tüm İslam devletlerinin olduğu gibi bugünün İslam devletlerinin de direniş hareketlerine güç kazandırması maddi ve manevi desteklerini esirgememesi gerekmektedir. Kudüs’ün hakimiyetinin şanına yakışır bir şekilde Allah’ın razı olduğu kulların eline geçmesi gerekmektedir. İnancımız odur ki birgün mutlaka işgal altındaki Kudüs toprakları kurtarılacaktır. Bu kutsal topraklar eskiden olduğu gibi şanına ve şöhretine tekrardan kavuşacaktır.
