16 Eylül 2025 Salı
HATAY SİYASETİNDE EN TANINAN İSİMLER BELLİ OLDU
MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU
Depremler İntiharları Tetikledi Mi?
"Birlikte Başaracağız: İdarecilerin Mücadelesine Dair Bir Bakış"
Kirli siyaset ne mi?
“AİLE İÇERİSİNDE KELİMELERLE KURULAN KÖPRÜLER”
Samandağ, Hatay’ın asi ruhlu incisi. Asi Nehri’nin denize kavuştuğu bu bereketli topraklar, narenciye bahçelerinin kokusuyla uyanır, taş evlerin fısıltılarıyla canlanır. Arap Aleviler, Sünniler, Hristiyanlar ve Ermeniler burada iç içe yaşar; sofralarında, dualarında, hikâyelerinde birleşir. 6 Şubat 2023 depremleri, Samandağ’ı yürekten sarstı; evler yıkıldı, anılar molozlara karıştı. Ama bu kadim coğrafya, yıkıntılardan umut filizlendirmeyi bilir. Hıdırbey’in efsaneleri, Titus Tüneli’nin taşları, Samandağ Kalesi’nin sessiz nöbeti, bakir koyların mavi sükûneti, ipeğin zarif dokusu, bahurun kokusu ve halkın birliği, Samandağ’ın dirilişini bir destana dönüştürüyor. Gelin, bu hikâyeyi, Samandağ’ın ruhunda, denizin fısıltısında, bir ipek şalın sıcaklığında dinleyelim.
Hıdırbey, Samandağ’ın kalbi gibi atar. Depremin gölgesinde bile dimdik duran Musa Ağacı, asırlık bir dost gibi kucaklar. Efsaneye göre Hz. Musa’nın asasının filiz verdiği bu bin yıllık çınar, gövdesinde tarih taşır. Hıdırbey’de, Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği Hıdırbey Gastronomi Evi, bu ağacın gölgesinde Hatay’ın lezzetlerini sunar. Kâğıt kebabı, oruk, yöresel kahvaltı; her lokma, Samandağ’ın hüznünü ve umudunu taşır. Ekonomik fiyatlarıyla bu sofralar, herkese kucak açar, dayanışmanın sıcaklığını hissettirir. Hıdırbeyli teyzeler, narenciye bahçelerinde umudu sular; bu toprakların ruhu, kökleri derin, dalları gökyüzüne uzanan bir umut ağacıdır.
Samandağ’ın içinde, Hz. Hızır Türbesi yükselir. Bahurun yakıldığı bu kutsal mekândan kokular süzülür, dualar gökyüzüne karışır. Arap Aleviler, Sünniler, Hristiyanlar ve Ermeniler burada buluşur; ellerinde tespih, yüreklerinde umut. Deprem sonrası yaraları sarmak için omuz omuza veren halk, bu türbede dualarıyla geleceği dokur. Samandağ, bu birliğiyle nefes alır; Arap Alevi deyişleri, Sünni duaları, Hristiyan ilahileri, Ermeni hikâyeleri, bahurun kokusunda birleşir. Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vakıflı, taş evleri ve narenciye kokularıyla bu mozaiğe renk katar. Seleukoslar’dan Romalılar’a, Selçuklular’dan Osmanlılar’a, Samandağ medeniyetlerin kesişiminde bir köprüdür.
Çevlik’te, Titus Tüneli, insan azminin taşlara kazınmış anıtıdır. M.S. 1. yüzyılda, Roma İmparatoru Vespasianus’un emriyle başlanan, oğlu Titus’un tamamladığı bu 1380 metrelik tünel, sel sularından limanı korumak için alın teriyle oyuldu. 2023 depreminde çatlaksız ayakta kalan bu yapı, Samandağ’a fısıldar: “Ben buradaysam, siz de durursunuz.” Yanındaki Beşikli Mağara, Roma’nın kaya mezarlarıyla tarih kokar. Samandağ Kalesi, sessiz bir nöbetçi gibi yükselir; asırlık taşları, bu toprakların sarsılmaz ruhunu anlatır. Samandağ Limanı’nda dalgalar, balıkçı teknelerinin nağmeleriyle dans eder; her dalga, bir direnç hikâyesi fısıldar.
Samandağ’ın ipek dokumaları, bu mozaiğin zarif mirasıdır. Yüzyıllardır ipek böceği yetiştiriciliği ve el tezgahlarında dokunan şallar, Samandağ’ın hikâyesini ilmek ilmek işler. Bir ipek şalda, bir ustanın emeğini, bir kültürün sıcaklığını, bir halkın direncini hissedersiniz. Deprem sonrası yeniden canlanan bu sanat, Samandağ’ın yaralarını sarmak için bir umut ışığıdır. İpek, sadece bir kumaş değil; Samandağ’ın geçmişiyle geleceği arasında bir bağdır.
Samandağ’ın koyları, Akdeniz’in bakir rüyasıdır. Çevlik’ten Keldağ’a uzanan bu el değmemiş sahiller, mercan resifleriyle bir başka dünya saklar. Dalış için mükemmel olan bu koylar, denizin altındaki canlı hazinelerle hikâyeler fısıldar; her dalış, Samandağ’ın ruhuna bir yolculuktur. Balıkçı tekneleri, gün batarken ufukta dans eder; sahilde balık ekmek satan Davut Amca, “Deniz akıyorsa, biz de durmayız,” der, gözlerinde bir gülümseme. Samandağ’ın denizi, bir ayna gibidir; halkın direncini, birliğin gücünü yansıtır.
Yeniden inşa süreci umutla ilerler. TOKİ’nin 45 bin konut projesi, Samandağ’ı geleceğe taşır. Ama asıl diriliş, insanlardadır. Hıdırbey Gastronomi Evi’nde yemek kokusu, Titus Tüneli’nde yankılanan adımlar, Samandağ Kalesi’nin gölgesinde anlatılan hikâyeler, Vakıflı’nın narenciye kokulu sokakları, ipek tezgahlarının tıkırtıları, Samandağ Limanı’nın dalgaları, bakir koyların mercan resifleri, Hz. Hızır Türbesi’nden yükselen bahur kokuları; hepsi bu destanın kahramanlarıdır. Arap Aleviler, Sünniler, Hristiyanlar ve Ermeniler, bu topraklarda bir ailenin parçalarıdır. Samandağlı bir genç, “Bizim tarihimiz molozlarla değil, umutlarla yazılır,” der. Bu söz, Samandağ’ın ruhunu taşır.
Samandağ, bir direnç şarkısıdır. Asi Nehri’nin akışında, Musa Ağacı’nın gölgesinde, Titus’un taşlarında, Samandağ Kalesi’nin nöbetinde, ipeğin dokusunda, bakir koyların mavi sükûnetinde, bahurun kokusunda yeniden doğar. Arap Aleviler, Sünniler, Hristiyanlar ve Ermeniler, bu topraklarda bir ailenin parçalarıdır. Samandağ çağırır; bir ipek şalda, bir dalgada, bir bahur kokusunda bu hikâyeyi hissetmeye gel. Bu destan, ruhunda bir iz bırakır.
Nurgül BEKAR