30 Temmuz 2025 Çarşamba
HATAY’DAN ÇOCUK SESLERİ YÜKSELDİ
6 ŞUBAT VE SONRASI! MİLLETİNİN EMRİNDE GÜÇLÜ DEVLET..
Depremler İntiharları Tetikledi Mi?
Kirli siyaset ne mi?
"Afetlerin Ardından: Ruhumuzu Nasıl İyileştirebiliriz?"
KÜRESELCİLERİN YAPAY DEPREMLER ÜRETEREK İŞGAL PLANLARI
Ormanlar, dünyanın en değerli doğal kaynaklarından biridir. Sadece nefes aldığımız oksijeni sağlamakla kalmazlar, aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin korunmasına, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına ve toprağın verimliliğinin korunmasına katkı sağlarlar. Bununla birlikte, ormanlar çeşitli tehditlerle karşı karşıyadır: Hızlı kentleşme, tarım arazilerine olan talep, kaçak kesimler ve orman yangınları, bu muazzam ekosistemlerin hızla yok olmasına neden olmaktadır. Ormanları korumak, sadece çevre için değil, aynı zamanda insanlığın geleceği için de kritik bir öneme sahiptir.
Bu yazımda ormanları korumak için bireysel olarak neler yapabileceğimizi, toplumsal ve küresel düzeyde alınan önlemleri ve sürdürülebilir orman yönetimi gibi önemli konuları ele alacağız. Ormanların korunmasının önemini vurgularken, günlük hayatta küçük ama etkili adımlar atmanın mümkün olduğunu göreceksiniz.
Ormanlar Neden Korunmalıdır?
Ormanlar, dünyamızın yaşam kaynağıdır ve sağladıkları ekosistem hizmetleriyle hem doğa hem de insanlar için vazgeçilmezdir. Birçok kişi ormanların yalnızca ağaçlardan oluştuğunu düşünse de, aslında ormanlar çok daha fazlasını temsil eder. İşte ormanların korunması için başlıca nedenler:
Oksijen Kaynağı
Ormanlar, fotosentez yoluyla karbon dioksiti emer ve oksijen üretir. Yeryüzündeki oksijenin büyük bir kısmı ormanlar tarafından üretilir. Bu, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmesi için kritik bir öneme sahiptir. Ağaçların azalması, oksijen seviyelerinin düşmesine ve hava kalitesinin bozulmasına yol açabilir.
İklim Düzenleyicisi
Ormanlar, atmosferdeki karbonu depolayarak küresel ısınmayı yavaşlatır. Karbon salınımının büyük bir kısmı fosil yakıtların yakılmasından gelirken, ormanlar bu karbonu depolayarak sera gazı etkilerini azaltır. Aynı zamanda yağış döngülerini düzenler ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini hafifletir.
Biyolojik Çeşitliliğin Korunması
Ormanlar, milyonlarca bitki, hayvan ve mikroorganizmaya ev sahipliği yapar. Dünya üzerindeki karasal türlerin büyük bir bölümü ormanlarda yaşar ve bu ekosistemlerin tahrip edilmesi, biyolojik çeşitliliğin kaybına neden olur. Türlerin yok olması, ekosistemin dengesini bozarak geri dönüşü olmayan zararlara yol açabilir.
Toprak Erozyonunu Önleme
Ağaç kökleri, toprağı bir arada tutarak erozyonun önlenmesine yardımcı olur. Ormanlar, su kaynaklarını korur, taşkınları ve sel risklerini azaltır. Ormanların yok olması, toprağın verimsizleşmesine, su kaynaklarının tükenmesine ve doğal afetlerin artmasına yol açabilir.
Ekonomik ve Sosyal Katkılar
Ormanlar, odun ve ahşap ürünlerinin ötesinde birçok ekonomik kaynak sağlar. Reçine, kauçuk, ilaç yapımında kullanılan bitkiler gibi birçok ürün ormanlardan elde edilir. Ayrıca, ormanlar turizm, avcılık, balıkçılık gibi ekonomik faaliyetler için de önemli alanlardır. Yerel halklar için yaşam kaynağı olan ormanlar, aynı zamanda geleneksel yaşam biçimlerinin korunmasına da katkı sağlar.
Su Döngüsünün Desteklenmesi
Ormanlar, su döngüsünde hayati bir rol oynar. Ağaçlar, yeraltı su kaynaklarını besler, buharlaşma ve terleme yoluyla bulutların oluşumuna katkıda bulunur. Ormanlar, su kalitesini artırarak içme suyu kaynaklarının korunmasına yardımcı olur.
Ormanlar sadece doğal hayatın değil, insan hayatının da devamlılığı için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, ormanları koruma bilincinin yaygınlaştırılması ve bireylerin günlük yaşamlarında doğa dostu davranışları benimsemesi, geleceğimiz için atılacak en önemli adımlardan biridir. Ormanların korunması, gezegenimizin sağlıklı kalması için hayati bir sorumluluktur.
Ormanları Korumak İçin Bireysel Olarak Ne Yapabiliriz?
Ormanları korumak, sadece devletler ve büyük çevre örgütlerinin sorumluluğunda değil, aynı zamanda bireylerin de katkı sağlayabileceği bir görevdir. Küçük adımlar atarak bile, ormanların korunmasına ve sürdürülebilir çevre yönetimine katkıda bulunabilirsiniz. İşte ormanları korumak için bireysel olarak yapabileceğiniz bazı önemli şeyler:
Kağıt ve ahşap tüketimini azaltın
Geri dönüşümü destekleyin
Enerji tüketimini azaltın
Çevre dostu ürünler tercih edin
Ağaç dikin
Ormanları koruyan kuruluşlara bağış yapın
Ormanlık alanlarda çöp atmayın ve ateş yakmayın
Çevrenizdeki insanları bilinçlendirin.
Sürdürülebilir seyahat tercihleri yapın
Bireysel olarak yapabileceğiniz bu adımlar, büyük bir fark yaratabilir. Doğayı ve ormanları korumak sadece devletlerin veya büyük organizasyonların görevi değil; her bireyin sorumluluğudur. Günlük yaşamınızdaki küçük değişiklikler ve bilinçli tercihlerle, ormanların korunmasına ve sürdürülebilir bir çevre yaratılmasına katkı sağlayabilirsiniz.
Ormanları Korumak İçin Ne Yapmalıyız?
Toplumsal ve Küresel Düzeyde Orman Koruma Çabaları
Ormanları korumak, bireysel çabaların yanı sıra toplumsal ve küresel düzeyde de büyük bir önem taşır. Hükümetler, çevre örgütleri ve uluslararası kuruluşlar, ormansızlaşmanın önlenmesi ve mevcut ormanların korunması için çeşitli politikalar ve projeler geliştirirler. Bu çabalar, ormanların korunması, sürdürülebilir yönetimi ve restorasyonu gibi alanlarda etkili olur. İşte toplumsal ve küresel düzeyde yürütülen başlıca orman koruma çalışmaları:
Uluslararası orman anlaşmaları, ülkelerin sürdürülebilir orman yönetimi uygulamalarını teşvik eder.
Sürdürülebilir orman yönetimi, ormanların ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan korunmasını sağlar.
Orman yangınlarıyla mücadele için teknolojik çözümler ve erken tespit sistemleri kullanılır.
Yerel topluluklarla iş birliği yapılarak, orman koruma programları geliştirilir.
Yeniden ağaçlandırma projeleri, tahrip edilen ormanları eski haline getirmeyi amaçlar.
Eğitim ve farkındalık kampanyaları, ormanların korunması konusunda toplumsal bilinç oluşturur.
Karbon piyasaları, ormanları koruyan projelere finansal teşvik sağlar.
Ormanların Yok Olmasının İnsan ve Ekosistem Üzerindeki Etkileri
Ormanların yok olması, hem insan hayatı hem de ekosistemler üzerinde ciddi ve geri dönülemez etkiler yaratır. Ormanlar, sadece doğal yaşam için değil, insan topluluklarının sürdürülebilirliği için de hayati öneme sahiptir. Ormansızlaşma, kısa vadeli ekonomik kazançlar sağlasa da uzun vadede çevresel ve sosyal sorunlara yol açar. İşte ormanların yok olmasının insan ve ekosistem üzerindeki başlıca etkileri:
Ormanlar, karbon depolayarak iklim değişikliğini yavaşlatırken, yok olmaları küresel ısınmayı hızlandırır.
Ormanların kaybı, biyolojik çeşitliliği azaltarak birçok türün yok olmasına neden olur.
Ağaçların yok olması, toprak erozyonu ve çölleşme süreçlerini hızlandırır.
Ormanların yok edilmesi su döngüsünü bozarak su kaynaklarının azalmasına ve sel riskinin artmasına yol açar.
Ormanlar, birçok insan için geçim kaynağı ve tıbbi bitkilerin kaynağıdır; yok olmaları geçim sıkıntısı yaratır.
Ormanlar hava kalitesini artırır, ormansızlaşma ise hava kirliliğine ve solunum sorunlarına neden olur.
Ormanların kaybı, kaynak rekabeti ve yerel halklar arasında sosyal ve ekonomik çatışmalara yol açabilir.
Sonuç olarak, ormanların yok olması, sadece doğanın dengesini değil, insan yaşamının sürdürülebilirliğini de tehdit eder. Ormanlar, iklimi düzenlemenin yanı sıra biyolojik çeşitliliği koruyan, toprak ve su döngüsünü sürdüren, ekonomik ve sosyal faydalar sağlayan karmaşık ekosistemlerdir. Bu yüzden, ormanların korunması, hem doğal dengeyi hem de insanlığın geleceğini güvence altına almak için hayati bir zorunluluktur. Ormanları yakan hainleri şiddetle ve nefretle kınıyorum.
Ağustos ayı, Anadolu`nun kapılarını barışa ve adalete açan şanlı milletimizin, hakkı hâkim kılma yolunda kazandığı nice zafere şahittir. İmanımız ve istiklâlimiz, vatanımız ve istikbalimiz için nice zor zamanları göğüsledik. Sabrettik, canla başla mücadele ettik ama hiçbir zaman yılmadık, yıkılmadık, ümitsizliğe kapılmadık. Allah`a güvendik ve O`nun yardımıyla Malazgirt`ten Mohaç`a, Sakarya`dan Başkomutanlık Meydan Muharebesi`ne kadar şan ve şerefle dolu nice sayfayı tarihimize ekledik.
Vatan, Cenâb-ı Hakk`ın insana bahşettiği en değerli nimetlerden biridir. Çünkü vatan, güvendir, huzurdur, umuttur, namustur. Bu aziz vatan, Allah`a verdiği ahdi tutup canından vazgeçen şehitlerimizin, cepheden cepheye koşan gazilerimizin mukaddes emanetidir. İstiklal Marşımız, bu gerçeği şöyle anlatır: Bastığın yerleri ‘Toprak!’ diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. O halde, her akşam bağrında güvenle uyuduğumuz, her sabah seherinde özgürlüğe uyandığımız bu cennet vatanın kıymetini bilelim. Vatan sevgimizden aldığımız güçle, gece gündüz demeden milletimizin iyiliği, mutluluğu, refahı için çalışalım. Birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi her türlü menfaatin üstünde tutarak koruyalım. Vatanımızın her karış toprağını ve milletimizin her bir ferdini korumanın boynumuzun borcu olduğunu unutmayalım.
Başta, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Gazilerimize acil şifalar, hayırlı ve sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Çocukluğumdan beri suyu ayakta içme konusunda büyüklerimizden duyduğum tek şey, ayakta içme. Ama neden ayakta içmemeliyiz? Tıbben veya dinen nedir açıklaması.
Bir gün yarım kiloluk pet şişedeki suyu büyük su bardağına boşalttım ve hepsini ayakta birden içtim. O an da büyüklerin sözü aklıma geldi. Bunun üzerine biraz büyüklerle konuştum, biraz da konuyla ilgili yazılar okudum…
Peygamber efendimiz ayakta su içmeme hususunda da bizi uyarmıştır. Hadîs-i şerîflerde buyuruluyor ki:
“Eğer ayakta su içen kimse midesine verdiği zararı bilseydi içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı.”
(Abdürrezzak 10/427 hadis 19588)
“Sizden biriniz ayakta su içmesin. Her kim unutur da içerse kusmaya çalışsın!”
(Müslim eşribe Hadis 116)
İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zâten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek onikiparmak bağırsağına (duodenum) geçer. Eğer insan sıvıyı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera dâhil, birçok hastalıklardan korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar…
Canlı cansız bütün varlıkların bir düzen içinde olduklarını görüyoruz. Her maddenin yapısında, her olayda, her reaksiyonda, hiç değişmeyen nizam, matematik bağlantılar olduğunu öğreniyoruz. Bu düzenleri, bağlantıları, fizik, kimya, astronomi ve biyoloji kanunları diye isimlendiriyoruz. Bu değişmez düzenden faydalanarak, sanayi, fabrikalar kuruyor, ilâçlar yapıyor, Ay’a gidiyor, yıldızlarla, atomlarla bağlantı kuruyoruz. Radyolar, televizyonlar, elektronik beyinler ve İnternetler yapıyoruz. Mahluklarda, bu düzen olmasaydı, herşey rastgele olsaydı, bunların hiçbirini yapamazdık. Herşey çarpışır, bozulur, felâketler olurdu. Herşey yok olurdu.
Varlıkların düzenli, bağlantılı, kanunlu olmaları, bunların kendiliklerinden, rastgele var olmadıklarını, herşeyin bilgili, kudretli, gören, işiten, dilediğini yapan bir varlık tarafından var edildiklerini göstermektedir. O, dilediklerini var etmekte ve yok etmektedir. Herşeyi var etmeye ve yok etmeye, başka şeyleri sebep yapmıştır. Sebepsiz yaratsaydı, varlıkların birbiri arasında bu düzen olmazdı. Herşey karmakarışık olurdu. Onun varlığı da belli olmazdı. Hem de, fen, medeniyet hasıl olamazdı.
O, varlığını bu düzen ile belli ettiği gibi, kullarına çok acıyarak, var olduğunu ayrıca da bildirmiştir. Adem aleyhisselâmdan başlayarak, her asırda, dünyanın her yerindeki insanlar arasından en iyi, en üstün olarak yarattığı birisine melek ile haber göndererek, kendini ve kendi isimlerini bildirmiş ve insanların dünyada ve ahirette rahat etmeleri, iyi yaşamaları için, ne yapmaları ve nelerden sakınmaları lâzım olduğunu açıklamıştır. Böyle, seçilmiş üstün insanlara Peygamber denir. Bunların bildirdikleri emirlere ve yasaklara Din denir. İnsanlar eski şeyleri unuttukları için ve her zaman bulunan kötü kimseler, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” kitaplarını ve sözlerini değiştirdiklerinden, eski dinler unutulmuş, bozulmuştur. Kötü insanlar, uydurma dinler de meydana getirmişlerdir.
Herşeyi yaratan yüce Allah, insanlara çok acıdığı için, kullarına son bir Peygamber ve yeni bir din göndermiştir. Bu dini, kıyamete kadar koruyacağını, kötü insanlar saldıracaklar, değiştirmeye, bozmaya kalkışacaklar ise de, kendisi bunu, bozulmamış olarak her yere yayacağını müjdelemiştir.
İslâm Ahlâkı 187
Hazret-i Mehdî, Peygamber efendimiz tarafından, kıyâmete yakın geleceği haber verilen mübârek bir zattır. Bu zamana kadar pek çok yalancı Mehdî çıkmış olup, daha da çıkmaktadır. Hâlbuki, İbni Hacer-i Mekkî’nin Alâmât-ül Mehdî ve İmâm-ı Süyûtî’nin El-Bürhân kitaplarında, Mehdî’nin 200’e yakın vasfı yazılıdır. Bunlardan bazıları şunlardır:
– Medine’de doğup, Mekke’de meydana çıkacak,
– Kendi ismi Muhammed, babasınınki Abdullah olacak,
– Omuzunda Nübüvvet Mührü gibi mühür olacak,
– Müceddid-Müctehid olacak,
– İlim ve evliyâlıkta derecesi çok yüksek olacak,
– Başı üzerinde beyaz bir bulut bulunacak. Buluttan bir melek, “Bu Mehdî’dir. Sözüne uyun!” diyecek,
– İstemediği hâlde, halîfe yapılacak,
– İctihâdı, Hanefî Mezhebi’ne uygun olacak,
– Bütün Müslümanlar ona uyacak,
– Çok mal ve mülkü olup, dağıtacak,
– Kudüs’e hicret edip, dünyaya hâkim olacak,
– Eshâb-ı Kehf, uyanıp yardımcıları olacak,
– Gökten inen İsa aleyhisselâm ile buluşup, birlikte Deccal’ı öldürecekler ve bütün dünyayı adaletle idare edecekler.