14 Temmuz 2025 Pazartesi
BETON DÖKÜMÜ ESNASINDA TABLA ÇÖKTÜ: 2 İŞÇİ YARALANDI
MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU
Depremler İntiharları Tetikledi Mi?
"Birlikte Başaracağız: İdarecilerin Mücadelesine Dair Bir Bakış"
Kirli siyaset ne mi?
“AİLE İÇERİSİNDE KELİMELERLE KURULAN KÖPRÜLER”
YEPYENİ BİR SÜREÇ VE YEPYENİ BİR UMUT
1Ekim 2024’te Devlet Bahçeli’nin mecliste DEM sıralarına giderek milletvekillerinin elini sıkmasıyla başlayan süreç 11 Temmuz’da sembolik bir PKK’lı gurubun Süleymaniye’de silahları yakmasıyla önemli bir eşiğe geldi.
Türkiye şimdiye kadar denenen çözüm süreçlerinde hiç bu kadar olumlu bir eşiğe gelmemişti. Öcalan’ın çağrısıyla kendini fesheden örgüt, silahların bırakılmasıyla da son aşamaya gelmiş oldu.
Türkiye çok önemli günlerden geçiyor. 47 yıllık terörle geçen ve binlerce canımızı alan yıllar bitiyor, silahların tamamen bırakılmasıyla da yeni terörsüz günler başlıyor.
Türkiye ayağındaki prangalardan kurtuluyor, teröre ayrılan kaynaklar artık ülke kalkınmasına ve çalışanlarımızın sosyoekonomik durumlarının iyileştirilmesine ayrılma hesapları yapılıyor.
Toplumun çok büyük bir kesimi terörsüz Türkiye sürecini destekliyor. Hatta 2025 yılı başında %50 olan destek , temmuz ayı itibariyle %69 lara kadar ulaşmış durumda.
Elbette endişeler yok olmuş değil. Şimdiye kadar gerçekleşen başarısız denemeler bu endişeleri besliyor. Terörden beslenen bir takım mahfiller terörün bitmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir taraftan kafaları bulandırırken, diğer taraftan şehit ailelerini istismar ederek yeni cepheler oluşturmaya gayret gösteriyorlar.
Ancak bu mahfiller ne istediklerini topluma açık seçik söylemeden toplumun hassas sinirlerine oynuyorlar.
Terör örgütü “kendimi feshediyorum” dediğinde ne denilmesini bekliyorlar. “Sakın feshetme” mi denilsin.
Terör örgütü “Silahları bırakıyorum” dediğinden “Sakın bırakmama” mı denilmesini bekliyorlar.
Evet, hepimiz şehit ailelerinin hassasiyetini biliyoruz. Bu hassasiyetlere devletin aşırı dikkat gösterdiğinin de farkındayız. Ancak tüm çabalar şehit ailelerine yeni şehit aileleri katılmasın diye değil midir?
Şehitlerimiz canlarını PKK yok olsun, silahları teslim etsin diye vermediler mi? Bu çekilen acılar son bulsun diye fedakarlıklar yapılmadı mı?
Şimdi silahlar teslim ediliyor. Dağlarda yaklaşık 15000 silahlı unsur olduğu varsayılıyor. Bunların hepsinin silahları bırakmasıyla yeni bir aşamaya geçilecek. Zor soru şudur bence. Silahları bırakmış bu insanlar ne olacak?
Çoğunluğu aileleri Türkiye’de olan bu insanlar yeni aşamada nasıl bir sürece tabi tutulacak? Dünyadaki örnekleri nasıldır, diğer ülkeler bu sorunu nasıl halletmişlerdir? Şehit aileleri incitilmeden bu sorun nasıl aşılacaktır.
Onları önceden olduğu gibi sınır dışında bırakalım, ülkeye almayalım düşüncesi popülist ve hamasi bir düşünce olur kanaatindeyim. Zira böyle bir karar işsiz kalan bu insanların dış mihraklar eliyle yeniden silahlandırılıp, yeni örgütlerle karşımıza çıkartılmasını mümkün kılar. Hatta İsrail gibi ülkelerin ekmeğine yağ sürer, birer kullanışlı aparat haline getirir.
Hepsini alalım cezaevlerine tıkalım düşüncesi ise hiç mümkün görünmeyen bir olasılığı karşımıza çıkartır. Böyle bir durum hem hassas dengeleri yaralar, hem de cezaevleri kapasitesini oldukça aşarak yepyeni ekonomik sıkıntılara yol açar.
Yapılacak şey mecliste oluşacak komisyonun Türkiye’nin önünü açacak sağlıklı kararlar almasıyla sorunun çözümüne katkı sunmasıdır. Toplumun her kesimini temsil edecek bu komisyonun alacağı karar büyük bir ihtimalle toplumun büyük kesiminin kabulünü de kolaylaştırır.
Bizim insanlarımız tarihte birçok savaşlar yapmış, ancak savaş sonrasında düşmanlarıyla barışmayı ve iyi dostluklar kurmayı becerebilmiş bir millettir. Yunan mezalimi, Ermeni mezalimi tarih kitaplarımıza ve romanlarımıza bile nakşedilmiş büyük mezalimler olmasına rağmen barış anlaşmalarıyla bugün bu liderleri kabul ediyor ve ülkemizde ağırlıyoruz.
Elbette ki kendi iç sorunumuzu da acılarımızı unutmadan çözebilecek bir olgunluğa millet olarak sahibiz ve bunun altından hep beraber kalkacağız.
Aslında bugün Ankara Üniversitesinin yaptığı bir kamuoyu araştırmasını paylaşacaktım ve yeni süreçle beraber kamuoyunun ne düşündüğünü yazacaktım. O da başka bir yazıya artık.
ŞEMSETTİN GÜNAY
Mehmet Öntürk başkanlık görevine seçildikten sonra yalnız bir enkaz şehir devralmadığını gördü. Gördüğü manzara, bir şehir enkazından daha fazla Büyükşehir Belediyesinin enkazıydı. Binaları yıkılmış, neredeyse tüm resmi evrakları enkaz altında kalmış, hafızası yok olmuş, personeli darmadağın olmuş bir belediye devralıyordu.
Seçilirken sözü vardı. “Hatay’ı yeniden ayağa kaldıracaktı”. Ancak manzaranın bu kadar feci olabileceğini hesaplayamamıştı. Selefi olan başkan giderayak 2000 personel daha almış, algıdan başka dişe dokunur hiçbir eser bırakmamıştı. Ne personel maaşlarını ödeyecek bir bütçe, nede itfaiye araçlarına bile yakıt alabilecek bir para vardı.
Mevcut itfaiye araçları depoları bomboş garajlarında park ediyor, şehirdeki en ufak bir yangına bile müdahale şansı bılunmuyordu. Personel dağılmış, iş yapacak personel ortada kalmamıştı. En ufak bir yazışma bile çıkmıyor, emirler, talimatlar yerine getirilemiyordu. Deprem öncesinden kalan binin üzerinde bankamatik personeli diye vasıflanan elemanlar belediyeye uğramadan maaşlarını alırken, oturdukları yerlerden trollük görevlerini yerine getiriyordu.
Bizzat CHP’li yetkililerin deyimiyle “Lütfü Savaş’ta enkaz altında kalmıştı”.
Ancak HBB’nin 10,5 Milyar lira olan borcu dimdik ayakta ve Belediyeyi sıkıştırmaya devam ediyordu. Özellikle esnafa olan borçlar Öntürk’ü fazlasıyla tedirgin ediyor, banka borçları ise temettü’ye düşme tehlikesini içinde barındırıyordu. İflas etmiş, gelirleri yok olmuş,boyunu aşan borçlar altında kıpırdayamaz bir HBB devralmıştı Mehmet Öntürk.
Bunun yanında tüm alt yapısı çökmüş, susuzluk tehlikesiyle karşıkarşıya olan, su borularına lağım suları karışan, şikayetleri karşılamaktan uzak bir Hatsu ile de karşıkarşıyaydı. Ulaşım durumu da çok farklı değildi. Halkın yoğunlaştığı bölgelerde bile yollar berbat halde, refüjler yıkık dökük, kaldırımlar yok olmuş, ulaşım sektörü tamamen çökmüştü. Konteyner kentlerde oturanlar eğer özel araçları yoksa bir yerden bir yere gitmeleri neredeyse imkansız hale gelmişti.
Mehmet Öntürk gelişinden itibaren ne yapması gerektiğine dair planlamalar yaptı. En büyük şansı daima yanında gördüğü Hatay Valisi kendini Hatay’a vakfetmiş Mustafa Masatlı, Hatay’ın 4 iktidar milletvekili ve Hatay söz konusu olduğunda hiç bir fedakarlığı esirgemeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dı.
Her zor konu olduğunda, her çıkmaza girildiğinde, Hatay’la ilgili her sıkıntılı konumda elele, gönül gönüle, sırt sırta zorlukları aşmanın mücadelesine girişti.
Öncelikle bu mücadeleyi kendisiyle birlikte sırtlanacağı liyakatli bir kadroya ihtiyacı vardı. Bu konuda Cumhurbaşkanı yol göstericisi oldu ve memleketin belediye hizmetlerinde öne çıkan en liyakatli insanlarını Öntürk’e önererek kadrolarını güçlendirdi.
Önceleri dışarıdan gelen bu kadrolar halk tarafından yadırgansa da daha sonra değerleri anlaşılacaktı. Hepsi kendi konforlarını bırakmış, kimi ailelerini bile getiremeden, doğru düzgün evler bulamadan, kimi konteynerlerde kimi de buldukları kiralık evlerde ikametlerini sağlayarak görevlerinin başına geçtiler ve işe koyuldular.
Öntürk’ün seçilmeden önce halka verdiği sözler, vaadler vardı. Hatay yeniden ayağa kaldırılacaktı ve bu kalkışta belediyeye düşen görevler vardı. Mehmet Öntürk “Ben sözümün eriyim, vaadler, şartlar ne kadar imkansız olursa olsun yerine getirilmeli” diyordu.
Başkan başta olmak üzere tüm kadro arakalarına dönüp bakmadan icraata döndüler.
Ben bir yılın sonunda neler yapıldığına şöyle bir bakayım dedim. Zaten çalışmalar da artık gözle görülür ve halka dokunur hale gelmişti. Her gidilen yerde belediye çalışanları göze çarpıyor, sessiz sedasız ama büyük bir özveriyle gece, gündüz demeden görevlerini yapıyorlardı.
Öncelikle HBB’nin bir yıl içerisinde 10,5 milyar lira olan borcu yarı yarıya düşürülmüştü. Neredeyse belediye kapısında bekleyen esnaf kalmamıştı. Borcun yarısına yakını ödenmişti.
Tüm Belediye personelleri göreve çağırılmış, bankamatik personeli yaklaşık 500 kişinin işine son verilmişti. 500 kişiye ödenen haksız maaş halka hizmet için bütçeye aktarılmıştı.
Kiralık araçlar için ödenen 2 yıllık kirayla HBB’ye 1000 araç satınalınmış, itfaiye araçları yenilenmiş ve takviye edilmiş, iş ve hizmet araçları ise belediyenin kendi malı olarak envantere eklenmişti.
Yaklaşık 2000 km. asfalt yol yapılmış, her yıl 1000 km yol çalışması da planlanmıştı. Yani şimdiye kadar Hatay- İstanbul kadar yol iki defa yapılmış kadar yol çalışması yapılmıştı.
Trafik sorununa el atılmış bakanlıklarla koordineli bir şekilde çevre yolu üzerine ve topboğazına kadar 11 üst geçit planlanmış, Gülderen kavşağı üst geçidi yapılmış bitirilmiş, diğerlerine de kimine başlanmış (2-3 ayda bitiriliyor), kimi de ihale edilmiş bir durumda sırasını bekliyordu.
Hatay’ın en önemli sorunlarından su sorunu ivedilikle ele alınmış, küresel ısınmanın etkisiyle azalan, kuruyan su kaynaklarımıza yeni ilaveler oluşturmak için 119 sondaj kuyusu açılmış, Hatsu yeniden canlandırılmıştı.
Hafriyat kamyonlarından oluşan şikayetleri en aza indirmek için denetimler arttırılmış, başı bozukluk minimize edilmeye çalışılmıştı.
Başkan Öntürk’ün deyimiyle bir yıl içerisinde vaadlerinin %40’ı tamamlanmış durumda. Bu bir rekor desem yanlış söylemiş olmam herhalde.
Ayrıca ele aldığı sosyal projeler, gerçekleştirdiği tarımsal projeler, prestij yolları, belediye bütçesine katkı sağlayan projeler şu anda bu yazının kapasitesi dışında kalıyor.
Mehmet Öntürk çok mütevazi ve gösterişten uzak bir insan. Topluluk karşısında konuşurken insanlar bir yapaylık hissetmiyor, kendinden bir insan buluyor karşılarında. Samimi konuşmalar yapıyor, yeri geliyor kendi personelini halkın önünde de eleştirebiliyor, sorunları en içten bir biçimde toplumla paylaşabiliyor.
Herşeyiyle bir partinin değil tüm Hatay’ın başkanı olduğunu adeta ispat ediyor. 15 İlçenin ve tüm muhtarların taleplerini önüne sıralıyor, bir plan dahilinde yapmaya başlıyor. Hiç kimseyi ötelemiyor, kimseyi ötekileştirmiyor.
Hassasiyetlere olağanüstü saygı duyuyor, kardeş şehirler seçerken de bunu açıkça belli ediyor.
Mehmet Öntürk ve kadrosu Hatay için çalışıyor, didiniyor. Ben inanıyorum ki bu yapı ve çalışkanlığını devam ettirdiğinde 5 yılın sonunda Hado, Ekspo gibi saçma sapan projelerle değil vaadlerini aşan bir Hatay’la karşılaşacağız. Halkında bunun farkında olduğu anketlerde artan ve %70 lere varan halk desteğinden anlıyoruz. 12.06.2025